Nefise Abalı’nın Son Romanı: Anı Toplayıcısı Memo

Nietzsche Bugün Yaşasaydı Kaç Takipçisi Olurdu?

Anı Toplayıcısı Memo, herkesin anı sayısını çoğaltmak, fotoğraf çektirmek ve paylaşmak için yaşadığı bir yüzyılda, sıradan anların farkına varmaya çalışan bir çocuğun öyküsünü anlatıyor. Çoğalan anıların, evlere sığmayınca merkezlerde toplandığı distopik bir evrende geçen öykü, Memo’nun Müz’le tanışmasıyla baştan aşağı değişiyor.

Anı Toplayıcısı Memo'nun Banu Kaynak Aksakal tarafından çizilen kapağı. Çok hoş.

Anı Toplayıcısı Memo‘nun Banu Kaynak Aksakal tarafından çizilen kapağı. Çok hoş.

Her şey fotoğrafın icadıyla başladı. Fotoğraf, perspektiften anlatım türüne kadar sanatçıların düşünme biçimini baştan sona değiştirdi. Sonra analog makineler, dijitalleri ve nihayetinde akıllı telefonlarımız fotoğrafı hayli kolaylaştırdı. Bu kadar çok fotoğraf çekilince tuhaf bir şey ortaya çıktı. Bir çeşit fotoğraf enflasyonuyla karşı karşıya kaldık.

“Hepimiz özel anları yakalamak için o kadar çabalıyoruz ki sıradan anların güzelliğini kaçırıyoruz ne yazık ki. Oysa hayat sıradan anlarda gizli. O sıradan anlara nasıl bakabildiğinde…” – Sayfa 66

Nefise Abalı’nın kaleminden çıkan roman biraz da fotoğrafın dönüştüğü bir yüzyılın eleştirisi. Yalnızca fotoğrafların değil kitapların da okunmayan armağanlara dönüştüğü bir yüzyıl bu.

Nefise Abalı'nın Bir Fotoğrafı

Nefise Abalı’nın Bir Fotoğrafı

İyi yazar, anlattığı evreni tüm ayrıntılarıyla bilir. Hele fantastik öğeler taşıyan bir romanda dünyanın sınırları doğrudan yazar tarafından biçimlendiği için okurun yazara güven duymasını sağlayacak küçük ayrıntılar vermek gerekir. Nefise Abalı aşağıdaki pasajla bunu örnekliyor:

“Memo, marketten birkaç kuruş kazanıyor, karnını doyuruyordu. Yanlış anlaşılmasın, kazandığı parayla değil, marketten artanlarla doyuyordu. Nasıl mı? Son tüketim tarihinin son gününde ürünler hâlâ satılmamışsa çöpe atılırdı. Tüm çalışanlar mesai sonunda çöpe uğrar, ihtiyacı olanı alıp evin yolunu tutardı. Ne olurdu yani bunları çöpe atmadan dağıtsalar…” – Sayfa 14 ve 15

Okurun merak duygusunu kamçılayan şey doğru bilginin gecikmesidir. Özellikle çocuk okurların okuma alışkanlığı kazanması adına bu geciktirme işi merak öğesini sürekli diri tutmaktadır.

“Müz’ü sevmişti ama bu arkadaşlık ona zarar veriyordu. Ah Memo! Hala farkında değildi Müz, onun hayatını değiştirmeye gelmişti, değiştirecekti de. Memo, sabahleyin bodrum kata indiğinde tüm hayatı bambaşka bir yöne akacaktı ve bunu seve seve tüm içtenliğiyle kabullenecekti.” – Sayfa 53

Anlatılanlar, okurun Memo ve Müz arasında yaşanacakları merak etmesini sağlamaktadır.

Nefise Abalı'nın İmza Günlerinden Biri

Nefise Abalı’nın İmza Günlerinden Biri

Çocuk edebiyatı yapıtlarında kullanılan görsellerin üç temel amacı vardır: Metni süslemek, metne eşlik etmek ve metnin anlamını çoğaltmak. Abalı, burada hepsinden farklı bir biçimde tabelalar, notlar ve kağıt parçalarıyla metni tamamlayan görseller kullanmış. Bu görsellerin yerleşimi belki daha farklı bir biçimde tasarlanabilirdi ama düşünce oldukça iyi.

Metni tamamlayan görsel ve notlara ilişkin bir örnek

Metni tamamlayan görsel ve notlara ilişkin bir örnek

Bunun dışında kitabın ortalarına doğru Memo’nun gizli bir örgütle teması, anlatıya ciddi bir tempo ve polisiye bir devinim eklemiş ancak öykünün devamında bu örgütün neden gizli olduğuna ilişkin bir yargı, neden güven testi olması gerektiğine ilişkin bir belirti ya da saklanmalı buluşmalarla karşılaşılmayınca o polisiye temponun hakkı yenmiş gibi olmuş.

Son bölümde karakterlerin birbirlerine anlattıkları tarihi mekanlara ilişkin deneyimlerin başlık başlık verilmesi de sanki çocuklar arasındaki diyaloğun akışına sekte vurmuş gibi. Üstelik bu seçim hafif de didaktik bir görünüm oluşturmuş. Belki bundan sonraki baskılarında tarihi mekanlar doğrudan çocuklar arasındaki diyaloğa yedirilse çok daha canlı ve doğal bir akış elde edilebilir. Ancak seçilen mekanların kültürel zenginliklerimizi yansıtmada oldukça başarılı olduğunu belirtmek gerek.

Birçok açıdan…  Anı toplama merkezinden elde edilen anılarla yönetimin insanların fikirlerini bile değiştirebilecek işler yapabilmesi gibi onlarca farklı yere gidebilecek esin verici bir anlatıydı.

“Kadın yanılmıştı. Sistemde arıza falan yoktu. Memo sistemde kayıtlı değildi. Anılarınızı bir merkezde tutmuyor, sosyal medyada da bulunmuyorsanız “yoksunuz” demekti. İsterseniz Memo’nun adını internet arama motorlarında aratın, yok, kesinlikle bulamazsınız. Sanki öyle biri hiç doğmadı, yaşamıyor.” – Sayfa 17

İş başvurularının bile sosyal medya skorlarıyla yapıldığı, çekilişlere bile daha çok takipçisi olan fenomenlerin katılabildiği günümüz dünyası. Sürekli altı çizilen Ne kadar takipçin varsa o kadar değerlisin! düşüncesinin tehlikesi… Sıradan olan değerli. İnsan takip edilmezken de insan. Bir de Hitler’i de milyonlarca insan takip ediyordu da n’oldu! Hitler değerli miydi şimdi? Üstelik nitelikli işlerin karşılığını da bulamadığını görüyoruz. Belki değeri zamanla anlaşılacak birçok şey yok olup gidiyor. Sahi Nietzsche yaşasaydı sizce bugün en fazla kaç takipçisi olurdu?

Nefise Abalı’nın Son Romanı: Anı Toplayıcısı Memo
  • Anlatı
  • Kurgu
  • Biçem
  • Atmofer
4.9

Kısaca Görüşüm

Taşıdığı olumlu iletiler ve fantastik yapısıyla çocukların ve hatta yetişkinlerin bile keyifle okuyacağı çağdaş bir roman. Özellikle 5. ve 6. sınıf öğrencilerinin bayılacağını düşünüyorum.

Yorum Yaz