Uzanma Sanatı İncelemesi – Bernd Brunner

Uzanma Sanatı’nın incelemesini buradan dinleyebilirsiniz.

İçerik Özeti

Daha çok gezi yazıları ve denemeleriyle tanınan Bernd Brunner’in Uzanma Sanatı & Yatay Yaşamın El Kitabı adlı yapıtını inceleyeceğiz.

Kitap Hakkında Bilgiler

Çevirmen: Zehra Aksu Yılmazer
ISBN: 9789750725920
Dil: Türkçe
Sayfa Sayısı: 152
Cilt Tipi: Karton Kapak
Kağıt Cinsi: Kitap Kağıdı
Boyut: 13.5 x 19.5 cm

Serdar Kuzuloğlu’nun 58. bülteninde de değindiği gibi Sanayi Devrimiyle birlikte işten arta kalan zamanımızı tanımlamak için “boş zaman” adını verdiğimiz bir kavram ortaya çıktı. 

Biz de bu “boş zamanlarımızda” adı boş olduğu için kendimizi bir şey yapmak zorunda hissettik. Yatıp dinlenmek, vicdan azabı duymamıza neden oldu. Bir dil kursuna gitmeli, blog yazmalı, notunu çıkaramadığımız bir kitabın notunu çıkarmalı, peşine düşemediğimiz her yetenek kırıntımızın peşine düşmeliydik. 

Uzanma Sanatı'nın Can Yayımlarından Çıkan Kapağı

Uzanma Sanatı’nın Can Yayımlarından Çıkan Kapağı

Durup dinlenmeden çalışmak üzerine kurulu bir yüzyıla doğduk. 

Dinlenmeyi unuttuk sevgili okurlar. Dinlenmek için iş değiştiren bireylere dönüştük. Kendimizi nasıl rahatlattığımızı bile anımsayamaz olduk. 

Elbette miskinlik üzerine kurulu bir yaşamı övmüyoruz. Hep yatıp yuvarlanalıp demiyoruz ama en azından canımızı çıkaran iş temposundan sıyrıldığımız şu güzelim yaz günlerinde o da değilse bari tatildeyken uzanıp yuvarlanmayı başarabilmeliyiz. Belki böylece Bernd Brunner’in de dediği gibi:

“Bizimkinden farklı, belki daha yavaş bir ritmi olan; hayatın kafalardaki planlara göre değil, o anki duruma göre yaşandığı bir ülkede bulunduğumuzda, bambaşka yasalara göre işleyen bir zamanda yaşamanın ne anlama gelebileceğini sezer gibi oluruz.” – Sayfa 13

İncelememiz Uzanma Sanatı üzerine. Peki kitabın yazarı Bernd Brunner kimdir? Önce gelin bu soruyu yanıtlayalım. 

Bernd Brunner Kimdir?

Bernd Brunner, 1964 yılında Almanya’da doğmuş, Berlin’de ekonomi okumuş ve daha sonra öğrenci değişimiyle bir dönem Washington’da bulunmuş bir yazar. Kurgusal olmayan, gezi yazısı ya da deneme gibi metin türleriyle tanınıyor. Genelde de insanlar ve nesneler arasındaki ilişkilere yoğunlaşan yazılar yazıyor. 

Özellikle gezi yazıları hayli ses getiren bir insan. Söz gelimi 2013’te yazdığı İstanbul’un Sokak Köpekleri adlı bir gezi yazısı Elizabeth Gilbert tarafından hazırlanan en iyi gezi yazısı antolojisinde bile yer almış.

Uzanırken hiçbir şey eksik olmasın diye düşünülmüş bir Amerikan icadı - Sayfa 18

Uzanırken hiçbir şey eksik olmasın diye düşünülmüş bir Amerikan icadı – Sayfa 18

Gündelik yaşamın felsefesi üzerine kurulu yapıtları, okunmaya değer bir görünüm sergiliyor. Özellikle Can Yayımları’nın Kırk Merak serisi içinde yer verdiği Uzanma Sanatı, 21. yüzyıla şöyle bir dışarıdan bakmayı ve gündelik yaşamın alışkanlıkları üzerine baştan düşünmeyi sağlıyor. 

Uzanma Sanatı Özeti

Uzanma Sanatı elbette önce uzanmanın güzellemesiyle başlıyor:

“Uzandığımızda bir sürü şey olabilir, tam bir edilginlikten tutkulu bir faaliyete kadar tüm insanlık durumlarını barındırır uzanmak. Evet, insan hayatı uzanmakla başlar ve biter. Edmont ve Jules de Goncourt kardeşlere göre, yazarın ustalıkla anlatması gereken “üç büyük eylem” vardır hayatta: “Doğum, cinsel ilişki ve ölüm” (ki üçünde de çoğu kez uzanılır.) – Sayfa 16

Bernd Brunner, insanın uzanmayla ve üzerine uzanılan nesnelerle ilişkisi üzerine entelektüel gönderimlerin de yer aldığı bir açıklamaya girişiyor. 

“Mekan filozofu Otto Friedrich Bollnow, yatağı, “insanın sabahları güne başlamak için kalktığı, akşamları da işini bitirdikten sonra geri döndüğü” bir yer olarak tasvir etmişti. “Günlük program (normal koşullarda) yatakta başlar ve yine yatakta sona erer. İnsan hayatı da temelde böyledir: Yatakta başlar (normal hayat koşullarında) ve yine yatakta son erer.

Günün ve hayatın çevrimi yatakta kapanır. İnsan en derin anlamıyla yatakta huzura kavuşur. “Yatak bir evin en önemli yeridir, ev içinde ev gibidir, varoluşumuzun bilinçdışına çekilmemizi sağlayan ve kolaylaştıran yerdir.” – Sayfa 91.

Ancak nedense yatakta fazla zaman geçirmek ayıplanır, yatakta fazla zaman geçirenler tembel ya da uyuşuk insanlar olarak anılırlar. Halbuki uzanmak en doğal insan davranışıdır. Nitekim gündüzleri insanlar uyanıkken uyumak da tembellik ya da uyuşukluk değildir. İnsanın uyku ritmiyle alakalıdır.

Gündüz uyuyanlar çoğu zaman gece uyanıktırlar ancak gündüz uyumanın bu kadar yadırganması gene Sanayi Devriminin başımıza açtığı bir beladan başkası değildir.

Sanayi devriminden önce insanlar hiç de monoblok adı verilen tek blokluk uykularla yaşamıyorlarlardı. Çoğunlukla iki blok halinde uyuyorlardı:

“Aydınlık ile karanlığın günlük ritmi, uykumuzun da ritmini belirler; fakat yatmaya gitme zamanına ve uyku süresine etkide bulunan başka pek çok faktör vardır. Kısacası zaman, bildiğimiz zamandan ibaret değildir.

Tarihsel açıdan bakarsak gece sadece dinlenme ve uyku zamanı değil, tehlikelerin de zamanıydı; düşmanlara ve vahşi hayvanlara karşı özellikle de geceleri tetikte olmak gerekiyordu. Nitekim günün akışı bize makineler ve kesin çalışma saatleriyle dayatılmadan önce, gündüzleri birkaç dinlenme ve uyku molası veriliyor, gece yarısından sonra da uyanık kalınıyordu.

Uyanma evreleriyle bölünmeyen tek bir zaman dilimine yoğunlaşan monoblok uyku, çalışmaya dayalı modern toplumumuzun örgütlenmesi doğrultusunda gelişen nispeten yeni bir alışkanlıktır.

Bizim gibi zamanın sultası altında yaşamayan bazı Afrika ya da Asya toplumlarının uyku düzenine baktığımızda uykunun bizde de farklı bir örüntüyü izlediği dönemlerde gündelik yaşamın nasıl olduğunu biraz olsun gözümüzde canlandırabiliriz: İnsanlar gece yataktan kalkıp sohbet ediyor ya da sönmemesi için ocaktaki ateşi besliyor, kimileri de uyuyor.” – Sayfa 53

Bu duruma ilk metinlerde de rastlamak olanaklı. Söz gelimi Gılgamış destanında da kentin gece gündüz demeden hiç durmadığını ve gündelik yaşamın kesintisiz olarak sürdüğünü görürüz. 

Uzanma Sanatı Konusu

Yapıt uzanma eylemiyle ilgili olan tüm eylemleri ve nesneleri derinlemesine inceliyor. Bu kimi zaman tarihsel bir bakış açısıyla kimi zaman da felsefi bir bakış açısıyla gerçekleşiyor. 

Kitapta kaynağı detaylarıyla verilen bilimsel veriler de var. 

“Nathainel Kleitman ile asistanı Richardson, 1938 yazında Kentucky’deki bir mağaraya çekilerek günlük biyoritmi 28 saate çıkarmaya çalışmışlardı. Bunda sadece asistan başarılı olduysa da, bugün Kleitman uyku araştırmalarının öncüsü sayılmaktadır.” – Sayfa 56

Nathainel Kleitman ile Bruce Richardson işbaşında - Sayfa 56

Nathainel Kleitman ile Bruce Richardson işbaşında – Sayfa 56

Tabi böyle bir metinde tarihsel bir bakış açısı kullanıldığı zaman bir noktaya kadar gidebiliyor. Çünkü tarih her ne kadar politik çalkantıları, savaşları, zaferleri yazsa da nasıl uzandığımıza ilişkin bir kayıt tutmuyor.

Belleğin bittiği yerde tarih başlar. Savaşları, taç giyme törenlerini biliriz ama atalarımızın nasıl yattığı hakkında fazla bilgi sahibi değiliz.” – Sayfa 75 – 76

Bunu göstergelerden anlıyoruz, tahmin ediyoruz.

Bernd Brunner'in Bir Fotoğrafı

Bernd Brunner’in Bir Fotoğrafı

Kitapta uzanmanın her hali ve onunla ilgili her nesne için benzersiz düşünceler ve konu başlıkları var. Ama bunların en önemlilerinden biri şüphesiz biriyle birlikte yatmak.

Birlikte Yatmak

İnsan uykusunda döner sevgili okur. Bu bazen diğer kişi için rahatsız edici olsa da o da dahil olmak üzere insan uykusunda kımıldar:

“Ne olursa olsun, insanların uyurken yatış pozisyonlarını devamlı değiştirdiğini söyleyebiliriz: Rahatça hareket edebilen sağlıklı bir insan her gece uykuda yüz kez pozisyon değiştirir. Bu hareketler bireysel bir ritmi, tabiri caizse kişisel bir kareografiyi izler.” – Sayfa 33 – 34

Karı kocanın birlikte yatması hem romantik hem baştan çıkarıcı hem de dayanılmaz bir ıstıraba dönüşebilen ilginç bir eylem. Çok hareket eden bir bireyle aynı yatağa baş koymak partneri için uyumayı olanaksız hale getirebilir. Horlayan bir eş aynı biçimde kişiyi uykusuz bıraktığı için gündelik yaşamda agresif bir insana dönüşmek işten bile değildir.

Her ne kadar 19. yüzyılda kadın ve erkeğin evlendikten sonra aynı yatağı paylaşması sarsılmaz bir gelenek olsa da 20. yüzyılın sonlarında ve 21. yüzyılda artık bu tartışılıyor. Atalarımız “yatağa küs girilmez” dese de kimi çiftler daha konforlu bir yaşam için sürekli dip dibe yatmayı tercih etmeyebiliyor.

Ancak ille de birlikte yatmak istiyorsanız kitapta belirtildiği üzere bunun için ayrılıp birleşebilen fermuarlı yatak modelleri bile var. 

Uzanma Sanatı Alıntıları

Uzanma Sanatı’nda altını çizdiğim çokça ilginç bölüm var. söz gelimi kanepenin icadını anlatan yazar bir anda insanın oturma pozisyonu ile ilgili aşağıdaki gibi önemli bir bilgi verebiliyor:

“Uzman doktorlar bu gelişimi sükunetle karşılıyorlar, zira normal oturma pozisyonunun (sandalyede) insan fizyolojisine çok da uygun olmadığını düşünüyorlar. Buna karşılık 127 derecelik bir açıdaki yatma-uzanma pozisyonu otururken bel kemiğine binen yükü hafifletmek için bire bir. – Sayfa 22

Kitap boyunca yazınsal metinlere gönderimler de var. Söz gelimi Hermann Crosch’un Vergilius’un Ölümü’nden şöyle bir pasaj paylaşılmış:

“Bacaklarını biraz yukarı çekip yana dönmüştü, başı yastığın üstünde dinleniyordu, kalçası şilteye bastırıyordu, dizleri sanki çok uzaklarda yaşamakta olan birbirine yabancı iki canlı gibi üst üsteydi, ayak bilekleri ile tabanları da aynı durumdaydı.

Ah, hayatı boyunca çeşitli yatma biçimlerini ne kadar çok, ne kadar çok incelemişti! Evet, kendini bu çocukça alışkanlıktan kurtaramaması utandırıcıydı aslında! Çok dikkate değer bulduğu ve artık geçmişte kalmış bir geceyi şimdi bütün ayrıntılarıyla hatırlıyordu; o gece ilk defa -henüz sekiz yaşındaydı-, yatış biçiminde başlı başına gözlemlenmeye değer yanlar olduğunun bilincine varmıştı.” Kitapta sayfa 36

Yazınsal alıntılar bunlarla bitmiyor. Edward Said’in Yersiz Yurtsuz Kitabından da şöyle güzel bir pasaj seçilmiş:

“Uykusuzluk, ne pahasına olursa olsun arzulamaya devam edeceğim kutlu bir hal benim gözümde. Beni sabahın erken saatlerinde, ziyan olmuş bir geceye ait o karanlık yarı bilinçlilik halini bir çırpıda üzerimden atmak kadar dinçleştiren başka bir şey daha bilmiyorum.

Kendimle yeniden tanışmamı, birkaç saat öncesinde bütünüyle yitirmiş olabileceğim bir şeye kaldığım yerden devam etmemi sağlayan bir mucize gibi uyanıklık.”- Kitapta sayfa 48

Kitapta yalnızca uzanmak değil uzanmadan ayrıldığımız pozisyon olan doğrulmak da yukarıda görüldüğü üzere uzun uzun anlatılıyor.

Uzanma Sanatı Genel Değerlendirme

Kurgusal olmayan bir metni akıcı biçimde yazmak ve ihtiva ettiği ilginç bilgileri toparlayarak, okuması kolay bir biçime sokmak hayli zor bir iş. Bernd Brunner yıllar süren editörlük ve dergi yazarlığı deneyiminden de hareketle bu işi iyi başarıyor. 

Uzanma sanatı özellikle başı itibariyle insanı yormadan derinleşiyor ve ilerledikçe de okumaya motive ediyor. 

Kitapta da sözü edildiği üzere Burt Reynolds'ın Cosmopolitan'a verdiği bu fotoğraf dışında genelde sanat tarihinde uzanan erkeğe pek yer verilmemiş.

Kitapta da sözü edildiği üzere Burt Reynolds’ın Cosmopolitan’a verdiği bu fotoğraf dışında genelde sanat tarihinde uzanan erkeğe pek yer verilmemiş.

Bölümlerin uzunluğu onu tam yazın şezlongda okunacak, dağılmadan ara verilebilecek bir niteliğe bürüyor. Hatta şezlonglarının tarihinden söz edilen bir bölüm bile var.

Max Ernest The Preparation of Bone Glue 1921

Max Ernest The Preparation of Bone Glue 1921

Birbirinden farklı onlarca alana temas etmesine rağmen. Kopuk değil. 

Portekizli sanatçı Joanna Vasconcelos'un A Cama Valium adlı hap kutusuna benzeyen yatak tasarımı

Portekizli sanatçı Joanna Vasconcelos’un A Cama Valium adlı hap kutusuna benzeyen yatak tasarımı

Bizim Şerif Mardin ve Cemil Meriç gibi yazarlarımızla yıllarca konuştuğumuz doğu-batı meselesi için 16. ve 17. yüzyıla ilişkin belirlemeleri de hayli ilginç Bernd Brunner’in.

“16. ve 17. yüzyılda Avrupa’da kullanılan mobilyalar temel ihtiyaçları karşılamaya yetiyordu. Bugünkü anlamda rahat oldukları söylenemese de o dönemin alışkanlıklarına tekabül ediyorlardı. Modern insanın daha rahat bir uzanma biçimiyle tanışması ve bunu gündelik hayatına katması şark etkisiyle oldu.

Şark hayranlığı Avrupa’da üst tabakaların çeşitli yaşam alanlarında derin izler bıraktı. Kahve keyfini ya da IV. Louis’in kendine ve metreslerine Şark’tan esilendiği sevimli isimler takma huyunu bunlar arasında sayabiliriz. İngiliz diplomat Paul Rycaut (1629 – 1700), Osmanlı hükümdarlarının dünyasını ayrıntılarıyla tasvir eden ilk kişilerdendi.

Yerleri mermer kaplı, kadife perdeli, ağır ipek kumaştan divanlara döşenmiş şatafatlı saraylar 17. yüzyılın Avrupalılarına çok egzotik geliyordu. Şark’la ilgili fantastik hikayeler, Osmanlı köşklerini dizginsiz bir erotizmin izdüşümü haline getirdi.

Fakat Şark yüksek edebiyata da ilham verdi: Goethe’nin İran şiiriyle yoğun biçimde meşgul olması ve Şark ile Garp’ın birbirinden ayrı tutulamayacağını idrak etmesi, İslama büyük ilgi duyan yazarın Doğu-Batı Divanı adlı büyük eserini yaratmasını sağladı.” – Sayfa 87

Ancak burada Doğu’nun miskinlikle bitiştirilerek anlatıldığı kolaycı, oryantalist bir bakış açısı olmadığını da belirtelim. Sözü edilen durum insanın dinlenme hakkıyla ilgili:

“Tarihçi Sigfried Gidieon, o dönemin tipik algısını şu sözlerle tasvir ediyordu: “Doğu’da, zengin ya da fakir herkesin vakti var. Batı’da ise kimsenin.” Doğu’da hayat dinlenme üzerine kurulu, Batı’da ise çalışıp çabalama üzerine. – Sayfa 88

İnsanın yatağa saplanıp kalması iyi bir şey değil ama dinlenmesini de öğrenmesini gerekiyor.  Yalnızca yaşamı daha bilinçli yaşamalıyız.

Bernd Brunner Kitapları

Yıllarca televizyon programları, dergiler ve kitaplar için editörlük yaptıktan sonra kitaplar da çıkarmaya başlayan Brunner’in Türkçe’ye çevrilen dört kitabı var. Bunlar:

  • Uzanma sanatı
  • Nar Kitabı 
  • Ayılar
  • Ayın Kısa Tarihi

Kaynaklar

https://bulten.mserdark.com

https://en.wikipedia.org/wiki

Uzanma Sanatı İncelemesi - Bernd Brunner
  • Anlatı
  • Kurgu
  • Biçem
  • Atmofer
4.6

Kısaca Görüşüm

Tam tatil başlangıcında şezlongda uzanırken insanı vicdan azabından kurtaran insan için ekmek su kadar gerekli uzanmanın sanatı. Her yaz başlangıcında okunmalı!

Yorum Yaz