Tim Parks’ın Kader romanının incelemesini buradan dinleyebilirsiniz.
İçerik Özeti
Edebiyat profesörü, çevirmen ve romancı, Booker ödüllü Tim Parks’ın 1999’da bilinç akışı yöntemiyle kaleme aldığı Kader romanını inceliyoruz.
Kitap Hakkında Bilgiler
Çevirmen: Roza Hakmen
ISBN: 9789944494939
Dil: Türkçe
Sayfa Sayısı: 288
Cilt Tipi: Karton Kapak
Kağıt Cinsi: Kitap Kağıdı
Boyut: 13.5 x 19.5 cm
Tim Parks, Amerika, İngiltere ve İtalya’da bilinen popüler bir ad aslında. Ancak Türkiye’de pek bilinmiyor. Bu nedenle gelin ilk olarak Tim Parks Kimdir? sorusuyla başlayalım yazımıza.
Tim Parks Kimdir?
Tim Parks, 1954’te Manchester’da doğuyor. Londra’da büyüyor. Eğitiminin ilk yıllarını bir devlet okulunda, lise yıllarını ise Cambridge Üniversitesinin kolejlerinden birinde tamamlıyor. Daha sonra Cambridge üniversitesine gidiyor ve 1977’de buradan mezun olduktan sonra Amerika’ya geçerek Harvard’da lisansüstü eğitimine başlıyor. Boston Radyosu’nda romanlar hakkında programlar yapıyor. Ancak burada bir İtalyan olan Rita Baldassarre ile tanışmasının ardından doktorayı bırakıyor ve 1979’da Rita Baldassarre ile evlenerek kısa bir süre sonra birlikte İtalya’ya taşınıyorlar.
İtalya’da bir çeviri ajansının pazarlama biriminde iş buluyor. Ardından Verona kentinde serbest çevirmen ve öğretmen olarak görev yapıyor. 1985 ve 1992 yıllarında ise Verona Üniversitesi’nde misafir öğretim görevlisi olarak dersler vermeye başlıyor. Daha sonra bu üniversitede doçentliğe kadar yükseliyor.
Yaşamı boyunca, The New Yorker gibi dergilerde kitap incelemeleri yayımlayan, radyo yayınları yapan, Calvino’dan, Pavese’den Machiavelli’den yaptığı çevirilerle adından sıkça söz ettiren Tim Parks, 1997’de çıkardığı Europa romanıyla Booker ödülünü de alınca uluslararası bir üne kavuşuyor.
Kader’in Özeti
Kader, hayatının en önemli röportajını yapmak üzere yola çıkan eski bir gazetecinin oğlunun intihar haberini almasıyla başlıyor. Bu haber bütün bir kurguyu delip geçercesine bir anda tüm yapıyı parçalıyor.
Hepi topu üç günlük bir zaman diliminde geçmesine rağmen oğlunun naaşı için zamanda sıçramalarla İngiltere’den İtalya’ya doğru yapılan bir yolculuğu anlatan roman, ana karakterin karısıyla yaşadığı sorunlar ve bu sorunların ortaya çıktığı zamanları belirlemeye çalıştığı iç konuşmalarla devam ediyor.
Zaman geçtikçe roman genişliyor ve romanın başında bazı karakterlerin nedensiz gibi gelen davranışlarının bile aslında geçmişte yaşanan kadersel kırılmalardan kaynaklandığını anlıyoruz. Yanlış anlaşılarak yaşanmış bir yaşamın hesabıyla karşılaşıyoruz.
Kader’in Konusu
Roman, insanın bir türlü durmak ve susmak bilmeyen kafasıyla yaşamak zorunda kalışının öyküsü. Kader, bizi eski bir gazetecinin kafasının içine hapsediyor. Aldığı haberin çarpıcılığından ya da geçirdiği nevrozlardan kaynaklanan dengesizlikleri, kararsızlıkları deneyimletiyor. Gürültülü bir motor gibi çalışan kafasının içinde oğlunun intiharını düşünürken bir anda şimdiki zamana dönerek geciken bir trenin nedenine ilişkin savrulmalar yaşıyoruz.
Hepimizin gündelik yaşamındaki zihin işleyişini inanması güç bir biçimde betimleyip ortaya koyuyor Tim Parks.
İletişim sorunları yaşayan ve konuşmadığı için gittikçe büyüyen çatlakları, birbirlerinden kaçarak yamamaya çalışan bir çiftin çocuklarına karşı tutumlarını ve yaşamın sonuna gelindiğinde verdikleri kararların bazılarından memnun olmayışlarını görüyoruz.
Kader Alıntıları
Roman boyunca ayrıntılarla dolu çağdaş dünyanın belleğimize hücum eden uyaranlarıyla karşılaşıyoruz.
“O yağlı burunlu, babacan tebessümlü kocaman surata bakmak üzere aceleyle kitapçıya girerken modern hayatın hiç durmadan dikkati dağıtacak şeyler icat ettiğini düşünüyorum.” Sayfa 25
Quian Quiroga, Borges ve Bellek kitabında insan belleğinin en önemli becerisinin gördüğü ayrıntıları silerek genelleyebilmesi olduğunu söyler. Yani bir sandalyeyi tüm vidaları ve demirleriyle algılamak zorunda olmak korkunç bir şeydir. Bunun için belleğimiz ayrıntıları geneller ve onu yalnızca sandalye olarak algılar. Ancak iletişim teknolojilerinin bu kadar ilerlediği, bu kadar çok uyaranla dolu çağdaş yaşamda araçlar ve ayrıntılar arasında boğulmamak ve odaklanmak daha zordur.
“Nefret ettiğim şey kalabalık değil, diye düşünüyordum, resepsiyon görevlisinin ahizeyi kaymak gibi tenine bastırışını seyrederken, hayatımızı ele geçirmiş olan oyalanma, odaklanamama. Örneğin karım, diye düşünüyordum, resepsiyon görevlisinin ahizeyi kaymak gibi tenine bastırışını seyrederken, hayatımızı ele geçirmiş olan oyalanma, odaklanamama.”- Sayfa 13.
Ancak bu ayrıntılar ve dikkat dağıtıcılar anlıyoruz ki insanlık için bir alışkanlığa dönüşmüş. Anlıyoruz ki bu dikkat dağıtıcılar olmadan yaşayamıyor, belleğimizi sakinleştiremiyoruz.
“Gregory’nin kitabında, benden çalınmış fikirlerle dolu ‘Paranoyak Yarımada’ adlı bir bölüm bulunduğunu hatırladım. Novara’da bindiğim trende kitaba göz gezdirmiştim. Vakit öldürmek için bir şeyler yapmak gerekiyor. Oğlunuzun cesedini görmeye giderken bile.
Romanda tercih edilen mekanlar genelde uçaklar, trenler ve arabalar gibi çağdaş ulaşım araçları. Ana karakterimiz bu araçların içinde huzursuz. Burada Rousseau’nun İtiraflarım’da anlattıklarını anımsayalım. Eskiden insanların bir yere gitmeleri at arabalarıyla günler sürerken mekanların insan ruhunda yarattığı değişimin insan tarafından izlenebildiğini ve içselleştirilebildiğini söylüyordu. Fakat 20. yüzyılın gelişiyle insan belleği makinelerin bu hızına yetişemedi ve hala bir ülkede binip yarım saat sonra başka bir ülkede indiği yolculukları içselleştiremedi. Jet lag dediğimiz şey sebepsiz yere yok. Romanda da bu huzursuzluğu seziyoruz.
“Keşke arabayı ben kullanıyor olsaydım. İnsan araba kullanırken, diye düşünüyorum birden, o abes patlamanın ardından bitkin düşmüş halde, zihin dar ve mantıklı bir çerçeve içinde meşguldür. Araba kullanırken zihin düz ve açık seçik hayatta kalma faaliyetinde bir müttefiktir. Mesafeleri ölçer, fren hızını ölçer. Oysa uçakta veya arabanın arkasında otururken diye düşünüyorum, beden hapsolmuş, şaşkın durumdadır. Hareket etmekten mahrumsunuzdur. Zihin yırtıcı bir hayvan gibi huzursuzca dolaşır durur.”- Sayfa 74.
Kader Romanının Genel Değerlendirmesi
“Geçmişi geçmişte bilemeyiz, gelecek ise belirsizdir.” diyor Gürsel Korat. Dolayısıyla eylemlerimiz belirsiz ve sonsuz bir şimdiki zaman içinde gerçekleşir. Yazın tarihi de bu sarmala çokça eğilir. Proust geçmiş zamanı açımlayıp anlamak isterken, James Joyce ise yakalamanın olanaksız olduğu şimdiki zamanı anlatmaya çalışır. Tim Parks ise bu ikisinin arasında başka bir deneye soyunuyor. Şimdiki zamanın beynimizi abluka altına aldığı uyaranlarla, şimdiki zamanda yaşayan ama sürekli geçmişin kapısını çalan bir ana karakter ortaya koyuyor.
Zamanında yüzleşilmemiş sorunların şimdiki zamanı bozduğunu ve gerçeklerden kaçmanın insanı yorarak hatalara sürüklediğini seziyoruz.
Kader, bilinç akışıyla yazılmış bir roman. Ancak onu diğer bilinç akışıyla yazılmış romanlardan ayıran önemli bir nokta var. Romanın aynı zamanda anlatıcısı da olan ana karakterin yaşadığı nevrozlar ve kontrolünü kaybettiği anlar da müthiş bir gerçeklikle, filtresiz olarak bize aktarılıyor. İnsan zihninin nesneler, anılar, kokular, tatlar ve metinlerle dolu bu dünyada bir oraya bir buraya savrulduğunu gösteriyor.
Romanın anlatıcısının aynı zamanda ana karakteri olması, bize gerçeklerin ana karakter tarafından manipüle ediliyor olabileceğini de düşündürüyor. Olayın bize yalnızca ana karakter tarafından anlatılan kadarını bildiğimizi seziyoruz. Karakterin davranışları nedeniyle zaman zaman ana karaktere de güven duyamayacağımız anlarla karşılaşıyoruz. Bu sorgulayan bir okur için inanılmaz lezzetli bir okuma vadediyor.
Ben bazı davranışlarıyla romanın ana karakterini Vedat Türkali’nin Bir Gün Tek Başına romanındaki ana karaktere de benzettim. Bazen kızmamak ve bencil bulmamak elde değil. Sonra affetmemek de…
Romanda kullanılan mekanlar çoğunlukla, hava alanları, tren garları, arabalar, trenler ve uçaklar demiştik… Yolculuğun bir macera duygusuyla değil de bir iç kavgayla ele alınması insanın ruhunu bunaltan ilginç bir yöntem olmuş.
Ancak şunu söylemek gerekir. Kaderin anlatımında kullanılan ve edebiyat severlerin bayılacağı teknik nedeniyle zamanda çok fazla sıçrama gerçekleşiyor. Bu nedenle bazı anlarda olayların takibi biraz zor. Dikkatli bir okuma istediğini ve bazı yerlerinin zor anlaşıldığını belirtmek lazım.
Bir de kurgusal olarak havaalanında karısını bulmaya çalışırken röportaj ayarlamasını yapan adamı telefonla aramak aklına gelirken, karısını telefonla aramak bir türlü aklına gelmiyor. Bunun gerekçesinin de anlatılmaması küçük bir hata. Editörüyle uyum içinde çalışamadığını düşündüm ama belki de ben anlatılmak isteneni anlamadım.
Romanın en güzel yanı ise yoruma açık birçok yön barındırması. Milan Kundera’nın Roman Sanatı’nda anlattığı gibi roman bakış açılarının, belirsizliğin ve farklı yorumların sanatı. Bu roman da bunun en güzel örneklerinden biri. Tek bir anlatıcının bakış açısıyla okumanıza rağmen aynı olay hakkında sürekli bir biçimde karanlıkta kalan bir yan olduğunu ya da başka bir bakış açısıyla da düşünülebileceğini aklınızdan çıkaramıyorsunuz.
Onun dışında roman, özellikle edebiyat severlere seslenen, anlatının kendisinden ziyade ele alınış biçiminden ve teknikten etkilenen iyi okurlara sesleniyor. Yalnızca iyi anlatı seven ve güzel bir öykü okumak isteyenlerin hoşuna gitmeyebilir.
Tim Parks Kitapları
Hayli üretken bir yazar olan Tim Parks’ın aslında hem kurgusal hem de araştırma incelemeye dönük birçok kitabı var. Ancak bunlardan çok azı dilimize çevrildi. Dilimize çevrilenlerin listesi ise aşağıda:
- Yaşam ve Yapıt & Yazarlar, Okurlar ve Yazar-Okur Karşılaşmaları
- Medici Ailesi & Rönesans Çağı’nda Bankacılık, Siyaset ve Sanat
- Ben Buradan Okuyorum
- Kader
- Europa
- Ölümü Resmetmek
- Sevgili Mimi
- Mimi’nin Hayaleti
- Yargıç Savage
Bir sonraki incelemede görüşene dek kendinize iyi bakın.
Kaynaklar
Kader İncelemesi - Tim Parks
Kısaca Görüşüm
Roman, özellikle edebiyat severlere seslenen, anlatının kendisinden ziyade ele alınış biçiminden ve teknikten etkilenen iyi okurlara sesleniyor. Yalnızca iyi anlatı seven ve güzel bir öykü okumak isteyenlerin hoşuna gitmeyebilir.