Otuz Milyon Kelime İncelemesi – Dana Suskind

Dana Suskind’in Otuz Milyon Kelime kitabının incelemesini buradan dinleyebilirsiniz.

Çocuklarını onlara yatırım yapacak kadar umursayan bir ülkede umut veren bir şeyler vardır. – Sayfa 231

İçerik Özeti

Dr. Dana Suskind’in dünyayı değiştirebilecek bilgilerle dolu Otuz Milyon Kelime kitabının özetini sunacak, yazarın öyküsünü anlatacak ve Otuz Milyon Kelime’yi inceleyeceğiz.

Bu kadar hacimli ve önemli kitaplar okuduktan sonra yazıyı yazmadan önce büyük bir kaygı atağı geçiriyorum. Kitaptan öğrendiklerime çocuk edebiyatının verileri ışığında benim bildiklerim de eklenince anlatmaya nereden başlasam emin olamıyorum. Ya da anlatmadığım bir şey kalacak mı endişesiyle bir türlü anlatmaya başlayamıyorum ama deneyeceğim.

Dana Suskin'in bir fotoğrafı.

Dana Suskin’in bir fotoğrafı.

Daha önce burada ve farklı bloglarda defalarca yazdığım üzere insanoğlu anadili kadar düşünebilir. Düşünme becerileri dil becerisiyle doğru orantılıdır. İnsan, FoxP2 geninin geçirdiği evrim sayesinde önce gırtlağımızda yer alan normalde bu iş için tasarlanmamış bir kapakçığı iradesiyle kontrol etmeye başlamış ardından da dili oluşturmuştur. Yani düşünerek dili bulmuş sonra dil olmadan düşünemez hale gelmiştir.

İlk örneklerini Humboldt ve Wittgenstein’in de verdiği üzere insanın düşünme becerileri kavramsal belleğiyle doğru orantılı olarak gelişmektedir. Kavramsal belleğimizi zenginleştiren şey ise sözcüklerdir. Ne kadar çok sözcük bilirsek o kadar çok kavrama sahibiz demektir ve düşünme becerilerimiz de kavramsal belleğimize koşut olarak gelişmektedir.

Kavram edinmenin yani sözcük öğrenmenin elbette bir yaşı yoktur. İnsanoğlu okuduğu romanlar, girdiği sosyokültürel ortamlar ve yaşadıkları sayesinde her an çokça sözcük öğrenebilir. Ancak elbette insan gelişimini ele alan her bilim dalının belirttiği üzere kavram edinme becerilerimiz açısından da duyarlı bir dönem vardır.

Bu dönem 0 – 3 yaş arasıdır.

Her bebeğin 0 – 3 yaş arasında zengin uyaranlı bir ortamda büyümesi, nitelikli çocuk kitaplarıyla karşılaşması ve kendileriyle etkileşim kurulması gerekmektedir. Bu her bir çocuğun potansiyelini gerçekleştirmesi için önemlidir.

Dana Suskind ve John List.

Dana Suskind ve John List.

Dr. Dana Suskind, bu konuda kendisiyle ilgilenilmiş ve ilgilenilmemiş çocukların ciddi bir farkla yaşamlarına başladığını anlatıyor. Refah seviyesi kötü ailelerin çocuklarıyla refah seviyesi iyi ailelerin çocuklarının 0 – 3 yaş arasında duyduğu sözcük sayısı arasında otuz milyon kelime gibi uçurum bir fark olduğunu belirtiyor.

Dr. Dana Suskind Kimdir?

Dr. Dana Suskind, yaşamını bu farkı kapatmak için neler yapılması gerektiğine adıyor. Suskind’in felsefesi tek bir arı için iyi olmayan şeyin kovan için de iyi olmayacağı yönünde. Bu yüzden ülkelerin ve dünyanın geleceğinin bugünden daha iyi olması için her bir çocuğun potansiyelini gerçekleştirmesini çok önemsiyor. Beyaz Saray’la iş birliği halinde sorunlu Amerikan eğitim sistemine dönük projeler yürütüyor ve dünyanın geri kalanına Otuz Milyon Kelime projesini tanıtıyor.

Eşini kitabın son bölümünde anlattığı üzere talihsiz bir biçimde kaybeden Suskind’in kişiliği iyiliği, fedakarlığı ve bilimi bir arada barındıran benzersiz bir örnek sergiliyor. Hepimizi yaşamda gördüğümüz aksaklıkları ve adaletsizlikleri düzeltmek için göreve çağırıyor:

“Michigan Gölü üzerinde dalgalar iki metreye kadar yükseliyordu. Çocuklarımız kumda oynarken, eşim Don Liu ile onları izliyorduk. Ayağa kalkınca, iki çocuğun öfkeli sularda mücadele ettiklerini gördü. Göle doğru koşmaya başladı, küçük kızımız bağırdı: “Baba gitme!”

Bunlar babasına söylediği son sözler oldu. İki çocuk kıyaya canlı bir şekilde döndü. Diğerlerine yardım etmek söz konusu olduğunda korkusuz bir adam olan eşim ise sert dalgalar ve dipteki akıntıyla baş edemeyerek öldü. En iyi arkadaşım, en güçlü desteğim, gerçek aşkımdı.

Don, kıyıda durup iki çocuğun nasıl mücadele ettiğini izlerken hiç düşünmedi veya duraksamadı. O çocuk cerrahıydı ve hastalarına mutlak anlamda bağlıydı. Bir çocuğun yardıma ihtiyacı varsa ona gereken yardımı sunardı. Bu sadece basit bir çıkarsama değildi, bu onun yaşam biçimiydi. İki çocuk hayatları için mücadele ederekn asla kıyıda durup onları izleyemezdi; harekete geçmenin hayatına mal olacağını bilse bile yine de izleyemezdi.

Ülkemizde imkansızlıklarla mücadele eden ve potansiyellerine ulaşmak için ne istemesi gerektiğini bile bilmeden ana rahminden çıkan çok sayıda çocuk var. Hayatları için çırpınıyorlar. Kıyıda öylece durmayız.

Sonradan, don kahraman ilan edildi. Aslında hepimizin olması gereken şey budur.”

Dr. Dana Suskind Kitapları

1968 doğumlu Dana Suskind Chicago Üniversitesi Tıp Fakültesinde profesör olarak görev yaparken bir taraftan da dünya çocuklarının potansiyellerine ulaşması için kitaplar yazıp projeler yönetiyor. Dilimize de çevrilen ve tüm dünyada iyi satış rakamlarına ulaşan Otuz Milyon Kelime şimdiye değin çıkardığı ve geniş okur kitlesine ulaşan en tanınmış kitabı. Bunun dışında ortak yazarlı kitap çalışmalarında ve akademik makalelerde de imzası var.

Otuz Milyon Kelime Kitap Kapağı

Otuz Milyon Kelime Kitap Kapağı

Peki Otuz Milyon Kelime Ne Anlatıyor?

Otuz Milyon Kelime Özeti

Dr. Dana Suskind, başlangıçta yalnızca bir çocuk cerrahı. 1980’li yıllarda devrim niteliğinde bir buluş olan koklear implantın duyma yetersizliği yaşayan çocuklara yerleştirilmesiyle ilgileniyor. Koklear implant sağır çocukların kulaklarına takılarak onlara duyma yetisi kazandıran muazzam bir buluş olarak öne çıkıyor. Ancak işler pek de beklenildiği gibi gitmiyor. Dr. Dana Suskind, herkesin bu mucize icatla bir anda sözcükleri duymaya başlayıp yaşama katılmasını beklerken belirli bir yaşın üstünde koklear implantla buluşmuş çocukların konuşmayı asla öğrenemediğini ya da yeterli seviyeye ulaşamadığını görüyor. Bu noktada cesaretle davranmaktan çekinmiyor ve alanının dışına çıkarak sosyal bilimlere yöneliyor. 0 – 3 yaş arasında beynimizin biyolojik olarak gelişimini %85 oranında tamamlandığı bilgisinden yola çıkarak bireyin potansiyelini gerçekleştirme olasılığının büyük bir oranda 0 – 3 yaş arasında deneyimledikleriyle belirlendiğini tespit ediyor ve bunu şu satırlarla somutluyor:

“İçine doğduğumuz hayatı belirleyen şey şanstır. Bu dünyaya gelen hiçbir bebek ne ile karşılaşacağını bilmiyor; hayattan neler bekleyebileceğimize dair hiçbir kontrol listesi yok; A ve B diye seçenekli hiçbir menü de bulunmuyor. Fakat ilk günden itibaren, kontrolümüz altında olmayan faktörlerin hepsi üzerimizde silinmez bir etkiye sahip. Ayrıca sosyoekonomik faktörlerin, çocukken sevilmekle, mutlu olmanızı ve başarılı olmanızı isteyen bir anne babaya sahip olmakla ya da muhteşem bir potansiyelinizin olmasıyla hiçbir ilgisi yoktur. Ancak bu faktörler eğitime erişim olanaklarınızı, sağlık durumunuzu ve hastalıklarınızın sonucunu kesinlikle etkiler.”

Araştırmalar 0 – 3 yaş arasında refah seviyesi yüksek aile çocuklarının diğer çocuklardan otuz milyon sözcük daha fazla duyduğunu bu yüzden düşünme becerilerinin ve gelecekteki başarılarının da refah seviyesi düşük ailelerin çocuklarından yüksek olacağını aktarıyor.

“Peki bizim öykülerini gazetelerden okuduğumuz, sorunlu bölgelerden ve parçalanmış ailelerden gelen çocukların ulaştığı parlak noktalar yok mu? Elbette var. Ancak bunlar psikolojideki adıyla aşkın bireyler. Yani istisnalar. Hedef her çocuğun potansiyelini gerçekleştirmesi.”

Otuz Milyon Kelime her ne kadar büyük bir uçurum gibi görünse de refah seviyesi düşük aile çocuklarının bu otuz milyon kelime eksiğini kapatması olanaksız değil. Otuz Milyon Kelime projesi işte bunun nasıl yapılacağını ortaya koyuyor. Ebeveynleri bilinçlendirip her bir çocuğun potansiyelini gerçekleştirmesine olanak tanımak istiyor.

Dr. Dana Suskind, gündelik yaşamın ve geçim zorluğunun bilincinde, her bir anne ve babanın çocuğu için en iyisini istediğini biliyor ve bu isteği bilimle buluşturup insanları aydınlatmaya çalışıyor.

Otuz Milyon Kelime Konusu

Otuz Milyon Kelime, büyük laflar edip işin teorisini ve felsefesini anlatıp çekilmiyor. Bu farkın nasıl kapatılması gerektiğini somut örneklerle ortaya koyuyor. Söz gelimi çocuğumuza övgü sözcükleri kullanırken bunu nasıl yapmamız gerektiğini bile diyalog örnekleriyle anlatıyor. Çocuğumuzun zekasını övmek yerine çabasını övmemiz gerektiğinden söz ediyor. Zekâsı övülen çocukların daha zorlu hedeflere yönelmediğini çabası övülen çocukların ise daha dayanıklı olduğu için ve sürekli daha zoruna yönelmekten çekinmediklerini, bu yüzden potansiyellerini gerçekleştirmeye daha yakın olduklarını anlatıyor.

“Profesör Dweck’in çalışmasında, 128 beşinci sınıf öğrencisine bir bulmaca verildi. Çocuklar bulmacayı bitirdikten sonra, bazıları zeki oldukları için övüldüler, bazıları da sıkı çalıştıklarından dolayı övüldüler. Daha sonra çocuklardan, “çok fazla şey öğrenebilecekleri” ancak daha zor olan ikinci bir görev ya da ilkine benzer bir görevi seçmeleri istendi. “Zeki” olarak nitelendirilen çocukların yüzde altmış yedisi kolay olan görevi seçtiler, sıkı çalıştıkları için övülen çocukların yüzde doksan ikisi ise daha zor olan görevi seçtiler”. -Sayfa 118

Çocuğumuza merdivenlerden aşağı koşma demek yerine merdivenlerden aşağı koşarsan bir yerini incitebilirsin demenin daha doğru olduğunu, çocuğun böylece neden sonuç yapılarını kullanabilmeye başladığını anlatıyor Otuz Milyon Kelime. Dondurma alırken dahi acele etmeyip, satıcıya mahcup olur muyum diye düşünmeden çocukların kendi seçimlerini yapmalarına izin vermek gerektiğinden söz ediyor.

Dr. Dana Suskind'in Chicago Tribune'de yayımlanmış bir fotoğrafı.

Dr. Dana Suskind’in Chicago Tribune’de yayımlanmış bir fotoğrafı.

Kitaba adını veren Otuz Milyon Kelime projesi, bugüne kadar başarılı sonuçlar elde etmiş bir proje. Bu yüzden uluslararası kurumların ve hükümetlerin erken bebek ve çocuk eğitimine yatırım yapması gerekiyor. Sosyal bilimler diğer bilim dalları gibi belirli bir yatırımla size belirli bir üretim olanağı sunmaya yaramıyor. Sonuçları çok daha uzun vadede ve para harcana harcana ortaya çıkıyor. Ancak Nobel ödüllü ekonomist Heckman’a göre 0 ile 7 yaş arasında çocuk eğitimine yapılan her 1 dolarlık yatırımın çocuk ergenliğine ulaştığında ekonomiye 7 dolarlık dönüşü olduğu da belirtiliyor. Ekonomileri kalkındıranların potansiyelleri gerçekleştirmiş bireyler olduklarını aklımızdan çıkarmamamız ve bu konuya cömertçe yatırım yapmamız gerekiyor.

“Bilimsel makaleleri okumak harika ve aslında eğlenceli olabilir. Çünkü onları okuduğumuz zaman işin büyük kısmı yapılmıştır: Sorunun ön tanımı, sorunun nedenlerine dair öngörüler ve hatta çoğu zaman sorunla ilgili yapılabileceklere dair çözümler sunulur. Tıp ve teknolojik bilimlerde, profesyoneller ve girişimciler bu bilimi eyleme dönüştürmek için kapıda bekliyorlar.

Ancak sosyal bilimler dünyasında bu geçerli değildir. Sosyal bilimciler tarafından yapılan işler sıra dışı olsa, dikkatli biçimde test edilse, mükemmel sonuçlar verse de bu sonuçlar tıp ve teknolojik bilimlerde olduğu gibi kolayca eyleme dönüştürülemiyor. Bunun nedenleri karmaşık. Sosyal sorunları çözmek para kazandırmak yerine para gerektirir. İlk sorun bu. Toplumun “ne yapmalı?” sorusuna cevabı genelde tahminidir ve sürekli olarak bir politik tartışma içinde ele alınır. Güvenilir bilimin kanıtı ise “içimden gelen ses” ile uyuşmaz. Son olarak, sosyal sorunlar uzun zamandır var olan sosyal karmaşıklıklar içerir ve bu durum bilimsel olarak desteklense bile yenilikçi çözümler uygulamayı çoğu zaman zor hale getirir.” – Sayfa 142.

Yapılabilecekler

Türkiye’de çocukların 0-3 yaş arası gelişiminden Sağlık Bakanlığı sorumlu. 3 yaşından sonrasını ise Milli Eğitim Bakanlığı devralıyor. Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın imzaladığı protokollerle Otuz Milyon Sözcük ve benzer projelerin ülkemizde de işe koşulması ya da bu projelere öykünerek ülkemizin gerçeklerini gözeten uygulamaların ortaya konması gerekiyor.

Otuz Milyon Kelime de birçok projeden söz ediliyor ancak bunların dışında kendi bildiklerimi de ekleyeyim. Daha önce Maiotik’te de yazdığımız üzere Finlandiya’da her yeni doğan bebeğe Fin Bebek Kutusu adını verdikleri bir bebek kutusu veriliyor.

İngiltere’de başlayan Kitaba Başlangıç (Book Start) projesi ile bugüne kadar on milyonun üzerinde çocuk milyonlarca kitapla buluşturuldu. Faroe Adaları’ndan Japonya’ya kadar farklı kıtalarda otuza yakın ülkede uygulanan bu proje 0 – 3 yaş arası çocukları nitelikli yapıtlarla buluşturuyor.

Otuz Milyon Sözcük her eğitimcinin okuması gereken bir kitap.

Otuz Milyon Sözcük her eğitimcinin okuması gereken bir kitap.

Çocuk kütüphanelerin bilimin verileri ışığında çağdaş bir biçimde yeniden yapılandırılması gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti bunu yapmak için gerekli kaynaklara sahip.

Otuz Milyon Kelime Alıntıları

Kitapta altını çizdiğim çokça yer var ancak uzatmamak adına bir iki alıntıyla incelemeyi sonlandıracağım.

“Gerçek şu ki; çocuklarla ilgili gözlemlerimi ve ilginç anektodlarımı bilimsel olmadığı gerekçesiyle önemsemeyebilirdim. Akademideki pek çok kişi gibi benim için de bilim yalnızca sayılar bir durumu kanıtlayacak ya da çürütecek kadar büyük olduğunda gerçek bilimdi. Fakat sonunda fark ettim ki; bireysel deneyimleri göz ardı eden sayıların gücü, çok önemli kavrayışlara engel olabilir.” – Sayfa 20.

Buraya almak istediğim bir diğer alıntı da gene daha önce Maiotik’te Yabancı Dille Eğitim üzerine yazdığım makaleden detaylarının da okunabileceği üzere çocuğa erken yaşta yabancı dille konuşma saplantısıyla ilgili.

“Bilim şunu göstermektedir: Ebeveynlerin eğitim seviyesi ne olursa olsun ya da yetişkin olarak edindikleri İngilizce’ye ne kadar hâkim olurlarsa olsunlar, anne babanın çocuklarıyla kendi ana dillerinde konuşması her zaman daha iyidir. Bunun sebebi mantıklı. Yeni bir dil, bu durumda İngilizce, anne baba tarafından yetişkinken öğrenildiği için anne babanın dildeki yeterliliği hiçbir zaman kelime, sentaks, küçük ayrıntılar ve genel nitelik anlamında kendi ana dillerindeki gibi olmayacaktır. Çünkü insanlar kendilerini ana dillerinde ifade ettiklerinde bu onların tüm yaşamının parçasıdır ve ifade ettiklerinde kelimelerin yalnızca somut anlamlarının ötesindekileri ifade eder.” – Sayfa 136.

Yayıncıya Not

Buzdağı Yayımevi’ne, Türk okurları böyle bir kitapla buluşturduğu için teşekkür ederiz ancak çok fazla adıl kullanıldığı için kitap maalesef metnin önüne geçecek kadar çeviri kokuyor. Hatta sonuna doğru anlaşılmayan bir iki tümceye bile rastladım. Yeniden bir düzenleme şart.

Kitabın başında ve sonunda kitapla ilgili fazla tanıtım metni ve metne girmeden önce karşımıza çıkan detaylı önsöz, okurun düşünme sorumluluğunu elinden alacak nitelikte.

Fakat tüm bunlara rağmen içinde taşıdığı hazineyle mutlaka okunması gereken bir kitap.

Kaynaklar

https://maiotik.com/fin-bebek-kutusu/

https://www.booktrust.org.uk/what-we-do/programmes-and-campaigns/bookstart/

https://maiotik.com/yabanci-dilli-ogretim-sorunu/

Otuz Milyon Kelime İncelemesi
  • Anlatı
  • Kurgu
  • Biçem
  • Atmofer
4.3

Kısaca Görüşüm

Her ebeveynin mutlaka okuması gereken, çocukların düşünme becerilerini nasıl geliştirebileceğimizi anlatan, ebeveynlik ehliyeti diye adlandırabileceğimiz muhteşem bir kitap.

2 Yorum

  1. blank Meryem yıldız

Yorum Yaz