Gurbet Kuşları İncelemesi – Orhan Kemal

Orhan Kemal’in Gurbet Kuşları romanının incelemesini buradan dinleyebilirsiniz.

İçerik Özeti

Orhan Kemal’in Gurbet Kuşları adlı romanını inceleyecek, 1950 – 1960 arası dönemin politik iklimini yazınsal bir yapıt üzerinden değerlendireceğiz.

Orhan Kemal Kimdir?

Osmanlı Devleti’nin son yıllarını yaşadığı bir dönemde, 1914 yılında, Adana’da dünyaya gelen Orhan Kemal, Avukat bir baba ve öğretmen bir annenin oğludur. Kuva-yi Milliye’ye katılan babası Abdülkadri Kemali Bey, TBMM açılınca Kastamonu milletvekili olarak görev almıştır. Cumhuriyet’in ilanından sonra muhalif gazeteler çıkaran ve bağımsız bir parti kuran Abdülkadri Bey en sonunda Suriye’ye gitmek zorunda kalmıştır.

Böylelikle Orhan Kemal çocukluğunun bir bölümünü Adana’nın Ceyhan ilçesinde, bir bölümünü Ankara’da, bir bölümünü de Beyrut’ta geçirmiştir. Orhan Kemal’in ilk aşkı da Beyrut’tadır. Çalıştığı iş yerinde çok güzel bir Rum kızı görmüş ancak kendisine yüz vermeyeceğini düşünürken bir gün Rum kızının Türkçe konuşarak yanına geldiğini görmüştür. Orhan Kemal kılık kıyafetinden utanırken o Rum kızı onu rahatlatmış, kendisinin değil zenginlerin utanması gerektiğini söylemiştir. Orhan Kemal’in anlattığına göre, toplumcu görüşlerinin ilk tohumları da bu kızla birlikte ekilmiştir. Bu ilişki ise kızın iş yerinden ayrılması ile son bulmuş ve Orhan Kemal de askerliğini yapmak üzere Niğde’ye geçmiştir.

Niğde’de askerlik yaparken Nazım Hikmet’in eserlerini okuduğu ve devlet için tehlikeli sayılabilcek düşünceler taşıdığı iddiasıyla 5 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Ardından o sıralarda yurda dönen babasının da etkisiyle Bursa cezaevine nakledilmiş ve burada tüm yaşamını etkileyecek Nazım Hikmet’le tanışmıştır. Nazım Hikmet, Orhan Kemal’e nasıl yazınsal bir roman yazılacağını anlatmış, onu şiirden düzyazıya yönlendirmiştir. Hatta Orhan Kemal’in hapishanede Nazım Hikmet’le geçirdiği üç buçuk yılı anlattığı Nazım Hikmet’le 3,5 Yıl adında bir anı kitabı da vardır.

Orhan Kemal'in karizmatik bir fotoğrafı.

Orhan Kemal’in karizmatik bir fotoğrafı.

Orhan Kemal, hapisten çıktıktan sonra da muhalif söylemlerde bulunmaya devam ettiği ve ilkelerinden taviz vermediği için girdiği her memurluktan atılmış ve yıllarca iş bulamamıştır. Yakın dostu Yaşar Kemal’in anlattığına göre hamal olarak bile çalıştırmamışlar kendilerini. Halbuki muhalif bir söylemimiz dahi yoktu, öykü yazıyorduk yalnızca diyor Yaşar Kemal, lakin bir çiftliğe ırgat olarak girdiğimizde bile ertesi gün polis geliyor ve işten atıldığımızı öğreniyorduk…

Yaşar Kemal, Orhan Kemal’in tam on altı yıl işsiz gezdiğini, geçici işlerle yaşamını idame ettirdiğini ve beraber dışarıdan yazı yazdıkları gazetelerin önünde elli lira için günlerce beklediklerini anlatmıştır.

Faith'te bulunan Orhan Kemal Halk Kütüphanesi (kaynak)

Faith’te bulunan Orhan Kemal Halk Kütüphanesi (kaynak)

Orhan Kemal, Yaşal Kemal’e göre gördüğü en dirençli insanlardan biridir. Yaşamını yazdıklarıyla sürdürmek zorunda kalmış, yaşamak için yazmış ancak ilkelerinden ve incelikli dilinden asla ödün vermemiştir. Yeşilçam’a yazdığı nitelikli senaryolardan bile diğer yazarların neredeyse dörtte biri ücret almıştır. Yeşilçamlı yapımcılar Orhan Kemal’in evindeki çocuğuna süt almak zorunda olduğunu bilmişlerdir.

Orhan Kemal eşi Nuriye Hanım'la

Orhan Kemal eşi Nuriye Hanım’la

Biliyorsunuz Yaşar Kemal’in de benzer bir yaşam öyküsü var ancak bu öykü İnce Memed romanıyla bambaşka bir yere gidiyor. Orhan Kemal’se yazındaki yetkinliğine göre çok daha konforlu bir yaşam sürmesi gerekirken zorluklar içinde bir yaşam sürdürerek bize genç yaşta veda ediyor.

Gurbet Kuşları Özeti

Gurbet Kuşları romanında para kazanmak için köyden İstanbul’a gurbetliğe çıkmış Memed adında bir karakter anlatılır. Memed kente yabancıdır. Bir yerde yabancı olmanın ne demek olduğunu, Memed’in köylüsü Gafur efendinin onu şehir yerinde dımdızlak bırakmasından anlarız.

Gurbet Kuşları Kitap Kapağı

Gurbet Kuşları Kitap Kapağı

Memed’e bir hamal sahip çıkacaktır. Böylelikle inşaatlarda duvar ustalığı öğrenecek, Kabzımal Hüseyin Bey’in köşkünde çalışan Ayşe’ye aşık olacak, yuva kuracak, babasını ve kardeşlerini de İstanbul’a aldıracaktır. Ancak yaşamın ona hazırladığı birçok sürprizin daha olduğunu görecektir.

6-7 Eylül olaylarından sıkça söz edilmesinden anladığımız üzere anlatı 6 -7 Eylül 1955’ten sonraki dönemi kapsamaktadır. Ancak olayın üstünden çok zaman da geçmemiştir. Bu nedenle romanın geçtiği tarihsel döneme 1955 ve 1960 arası demek doğru olur. Yazar, karakterlerine 6 -7 Eylül olaylarını birkaç yerde aşağıdaki gibi tartıştırıyor:

“O gece İstanbul yerinden oynamıştı işte! İstanbul tarafından bir çığrışma bir alev… Hatça Ablasının kocası, “Durun hele,” demişti. “Ben gidip anlayayım!” Hatça Ablası üstüne titrer kocasının, bırakır mı hiç? Kapıya gerilmişti.

“Çekil yolumdan Hatça!”

“Çekilmem, gitmeyeceksin!”

“Hatça aksilik etme, gider, öğrenir, gelirim!”

“Beni tepele öyle git. Bırakmam seni. Bu çığrışmalar, bu alevler boşuna değil. Ben seni bırakmam!”

Sonraları pişman olmuştu Hatça Ablası. Meğer hükümetin emriyle millet gavur mallarını yağma ediyormuş.

“Ah deli kafa!” demişti. Hatça Ablası. “Gidenler sebeplenmiş fena mı? O top top kumaşlar, o altın bilezikler, deste deste paralar… Beyoğlu sokakları mala bulanmış. Çok değil, bizimki de birkaç altın burma, iki top patiska getirseydi fena mı olurdu?” – Sayfa 154

Gurbet Kuşları’nın 1964’te çekilen, hatta Cüneyt Arkın’ın tanınmasını sağlayan bir filminin olduğunu da anımsatalım.


 

Roman boyunca Kurtalan Ekspresi ile Anadolu’dan kalkıp büyük kente gelen köylülerin önce çekinip ezildiklerini, ancak az bir güce kavuşur kavuşmaz sürekli birbirlerini örselediklerini ve çekemediklerini görüyoruz. Bu bana Şükrü Erbaş’ın toplumda infial yaratan meşhur “Köylüleri Niçin Öldürmeliyiz?” şiirini anımsatıyor.

“Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

 

Çünkü onlar ağır kanlı adamlardır

Değişen bir dünyaya karşı

Kerpiç duvarlar gibi katı

Çakır dikenleri gibi susuz

Kayıtsızca direnerek yaşarlar.

Aptal, kaba ve kurnazdırlar.

İnanarak ve kolayca yalan söylerler.

Paraları olsa da

Yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır.

Her şeyi hafife alır ve herkese söverler.

Yağmuru, rüzgarı ve güneşi

Bir gün olsun ekinleri akıllarına gelmeden

Düşünemezler…

Ve birbirlerinin sınırlarını sürerek

Topraklarını büyütmeye çalışırlar.

 

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

 

Çünkü onlar karılarını döverler

Seslerinin tonu yumuşak değildir

Dışarda ezildikçe içerde zulüm kesilirler.

Gazete okumaz ve haksızlığa

Ancak kendileri uğrarlarsa karşı çıkarlar.

Adım başı pınar olsa da köylerinde

Temiz giyinmez ve her zaman

Bir karış sakalla gezerler.

Çocuklarını iyi yetiştiremezler

Evlerinde, kitap, müzik ve resim yoktur.

Bir gün olsun dişlerini fırçalamaz

Ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar.

 

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

 

Çünkü onlar köpekleri boğuşunca kavga ederler.

Birbirlerinin evlerine ancak

Ölümlerde ve düğünlerde giderler.

Şarkı söylemekten ve kederlenmekten utanırlar

Gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır

Ancak rakı içtiklerinde duygulanır ve ağlarlar.

Binlerce yılın kalın kabuğu altında

Yürekleri bir gaz lambası kadar kalmıştır.

Aldanmak korkusu içinde

Sürekli birbirlerini aldatırlar.

Bir yere birlikte gitmeleri gerekirse

Karılarından en az on adım önde yürürler

Ve bir erkeklik işareti olarak

Onları herkesin ortasında döverler.

 

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

 

Çünkü onlar yanlış partilere oy verirler

Kendilerinden olanlarla alay edip

Tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar.

Devlet, tapu dairesi, banka borcu ve hastanedir.

Devletten korkar ve en çok ona hile yaparlar.

Yiğittirler askerde subay dövecek kadar

Ama bir memur karşısında -bu da tuhaftır-

Ezim ezim ezilirler.

Enflasyon denilince buğday ve gübre fiyatlarını bilirler.

Cami duvarı, kahve ya da bir ağaç gövdesine yaslanıp

Onbir ay gökyüzünden bereket beklerler.

Dindardırlar ahret korkusu içinde

Ama bir kadının topuklarından

Memelerini görecek kadar bıçkındırlar

Harmanı kaldırdıktan sonra yılda bir kez

Şehre giderler!

 

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

 

Çünkü onlar otobüslerde ayaklarını çıkarırlar

Ayak ve ağız kokuları içinde kurulup koltuklara

Herkesi bunalta bunalta, yüksek perdeden

Kızlarının talihsizliğini

ve hayırsız oğullarını anlatırlar.

Yoksulluktan kıvrandıkları halde, şükür içinde

Bunun, Tanrının bir lütfu olduğuna inanırlar.

Ve önemsiz bir şeyden söz eder gibi, her fırsatta

Gizli bir övünçle, uzak şehirdeki

Zengin bir akrabalarından söz ederler.

Kibardırlar lokantada yemek yemeyi bilecek kadar

Ama sokağa çıkar çıkmaz sümküre sümküre

Yollara tükürürler..

Ve sonra şaşarak temizliğine ve düzenine

Şehirde yaşamanın iyiliğinden konuşurlar.

 

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

 

Çünkü onlar ilk akşamdan uyurlar.

Yarı gecelerde yıldızlara bakarak

Başka dünyaları düşünmek gibi tutkuları yoktur.

Gökyüzünü, baharda yağmur yağarsa

Ve yaz güneşleri ekinlerini yetirirse severler.

Hayal güçleri kıttır ve hiçbir yeniliğe

-Bu verimi yüksek bir tohum bile olsa-

Sonuçlarını görmeden inanmazlar.

Dünyanın gelişimine bir katkıları yoktur.

Mülk düşkünüdürler amansız derecede

Bir ülkenin geleceği

Küçücük topraklarını ipoteği altındadır.

Ve birer kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden

Zamanın derin ırmakları önünde…

 

KÖYLÜLERİ, SÖYLEYİN NASIL

NASIL KURTARALIM?”

Orhan Kemal’de Şükrü Erbaş’tan önce köylüleri aynı Şükrü Erbaş’ın anlattığı gibi anlatıyor. Ancak gene Şükrü Erbaş’ın şiirinde de görüldüğü üzere, aslında tüm ülkenin kaderinin onlara bağlı olduğunu ve değişmeleri için eğitimin yaygınlaşması gerektiği sonucuna varıyoruz.

Gurbet Kuşları Konusu

Gurbet Kuşları, kuşluk trenlerine binerek Anadolu’nun dört bir tarafından çalışmaya gelen köylülerin (gurbet kuşlarının) öyküsünü anlatıyor. Gittikçe bir ülkenin nasıl politikleştiğini gördüğümüz bir deneyime dönüşen roman, Demokrat Parti’den ve onun uygulamalarından sıklıkla söz ediyor

“Başbakan’ın “Bırak yapsın!” politikasından cesaret alarak derme çatma fırının yanındaki dul kadının arsasını ufacık arsasına katıp, parti ileri gelenlerinin de yardımıyla bankalardan aldığı krediyle fırınının yerine “Modern ekmek fabrikası” kurmuştu. Kurmuştu ya, yetmezdi bu. Başbakan iş sahiplerine sonsuz krediler verilmesini istiyordu. CHP’nin yıllar yılı milletin dişinden tırnağından artırarak biriktirdiği altınlar hep bu dinamik politika uğrunda eriyip gidiyor, buna karşılık DP’li -daha çok DP’li- milyonerler sevgili şeflerinin sayesinde mahallelere sığmaz oluyorlardı. – Sayfa 100 – 101

1955 ile 1960 yılları arasında hangi kesimin zenginleştiğini ve göç sorununun ne kadar büyüdüğünü, İstanbul’un geçirdiği toplumsal ve siyasi dönüşümü yakından görüyoruz. Roman hem tarihimize ışık tutuyor hem de yazınsal bir deneyim sunuyor. Orhan Kemal’in o kadar zorlu bir yaşam içinde nasıl bu kadar incelikli romanlar kaleme aldığını anlamak olanaksız.

Gurbet Kuşları Alıntıları

Yapıtta yerel ağızlara ilişkin nitelikli örnekler ve “delinmedik kabağa girmek” gibi deyimlerle dolu zengin bir dil evreniyle karşılaşıyoruz. Gurbet Kuşları romanında aşağıdaki gibi neredeyse bütün duyularımızın devindiği, yazınsal giriş paragrafları var:

“İflahsızın Memed’i getiren “Kuşluk treni”nden sonra gene her hafta trenler ta Kurtalan’dan kalkıp, yolları üzerindeki irili ufaklı istasyonlardan topladıkları çeşitli yolcularla Haydarpaşa Garı’na çığlık çığlığa girmeye, ıslak fısıtltılarla raylar üzerinde upuzun serilip kalmaya devam ettiler. – Sayfa 245 – 246

Çocukluğumdan anımsadığım üzere romanda yer alan köylerde de aynı bizim köydeki gibi iktidar partisinin bir kahvesi, muhaliflerin de ayrı bir kahvesi bulunuyor. Kentinden köylüsüne kadar her kesimi politize edilmiş bir toplumun yansımalarını görüyoruz. Toplum politize oluyor çünkü bu ülkede iktidar dönem dönem insanların küçük yaşam alanlarına bile ciddi müdahalelerde bulunabiliyor. Geç gelen adaletin adalet olmadığına ilişkin de şöyle güzel bölümler yer alıyor.

“Madem belediye emriyle denize döküldü, nerde tanzim edilen zabıt evrakı?” diyemezdi. Derse, kabzımala karşı olan güvensizliğini açığa vurmuş olurdu ki, bunu büyük bir hakaret sayan kabzımal, bütün hesabın üstüne yatıverirdi. Sonunda mahkeme, muhakeme… Vız gelirdi. Dava aylarca uzar, sonunda komisyoncu kazansa bile, üç sefer temyiz hakkı, ondan sonra da Allah kerimdi. – Sayfa 42.

Gurbet Kuşları Romanı Genel Değerlendirme

Türkiye Cumhuriyeti’nin yakın tarihine tanıklık etmek isteyenlerin mutlaka Orhan Kemal’in Gurbet Kuşları adlı romanını okuması gerekir. Bunun dışında Füruzan’ın da yapıtları Cumhuriyet’ten hemen sonrasını anlatması açısından önemli. 1960’dan sonrası için de Vedat Türkali’nin Bir Gün tek Başına ve Orhan Pamuk’un Kafamda Bir Tuhaflık romanı güzel dönem romanları olarak ön plana çıkabilir.

Orhan Kemal Kitapları

Orhan Kemal geçinmek için yazan bir insan olduğundan çok üretken birçok türde eser kaleme almıştır. Bu yapıtlardan bazılarını baskı yüzünden takma adlarla yayımlasa da kitapları hakkındaki ansiklopedik bilgi aşağı yukarı şöyledir:

Romanları

Sonradan birçoğunun filmleri ve dizileri de çekilen romanları şöyle:

  • Baba Evi
  • Avare yıllar
  • Murtaza
  • Cemile
  • Bereketli Topraklar Üzerinde
  • Suçlu
  • Devlet Kuşu
  • Vukuat Var
  • Dünya Evi
  • Gavurun Kızı
  • Küçücük
  • El Kızı
  • Hanımın Çiftliği
  • Eskici ve Oğulları
  • Gurbet Kuşları
  • Sokakların Çocuğu
  • Kanlı topraklar
  • Bir Filiz Vardı
  • Müfettişler Müfettişi
  • Yalancı Dünya
  • Evlerden Biri
  • Arkadaş Islıkları
  • Sokaklardan Bir Kız
  • Üç Kağıtçı
  • Kötü Yol
  • Kaçak
  • Tersine Dünya
  • Dünya Dönüyor
  • Neden Böyle
  • Uçurum

Öyküleri

Kimileri sonradan tiyatro oyuna da dönüştürülen öyküleri ise şöyle:

  • Duygu
  • Menevşe
  • Ekmek Kavgası
  • Pezevenkler
  • Sarhoşlar
  • Çamaşırcının Kızı
  • Koğuş
  • Grev
  • Arka Sokak
  • Kardeş Payı
  • Babil Kulesi
  • Dünya’da Harp Vardı
  • Mahalle Kavgası
  • İşsiz
  • Önce Ekmek
  • Küçükler ve Büyükler

Anı

  • Nazım Hikmet’le 3,5 Yıl

Oyun

  • İspinozlar
  • Koğuş
  • Murtaza
  • Eskici Dükkanı
  • Kardeş Payı

Uluslararası çevrimiçi pazaryerlerinde yaptığım araştırmalardan gördüğüm kadarıyla yaptığım gözlem: Orhan Kemal’in yapıtlarından o kadar film ve dizi çekilmesine rağmen kitaplarının hala yurtdışında henüz çok tanınmıyor olması. Hatta yalnızca Nazım Hikmet’le olan anılarını anlattığı Nazım Hikmet’le 3,5 yıl romanının İngilizce çevirisini bulabildim.

Gurbet Kuşları Film Afişi

Gurbet Kuşları Film Afişi

Bu da böyle bir inceleme oldu. Yenisinde görüşene dek. Kendinize iyi bakın. Bura yıllar içinde, desteklerinizle de büyüyecek en nitelikli yazınsal arşivlerimizden biri olur umarım. Kendinize iyi bakın.

Kaynaklar

https://tr.wikipedia.org/wiki/Orhan_Kemal

https://eksisozluk.com/nazim-hikmetle-uc-bucuk-yil–3526110

https://kitapyorumlar.com/yasar-kemal-ince-memed-incelemesi/

https://kitapyorumlar.com/orhan-pamuk-kafamda-bir-tuhaflik-var/

https://maiotik.com/bir-gun-tek-basina/

Gurbet Kuşları İncelemesi
  • Anlatı
  • Kurgu
  • Biçem
  • Atmofer
4.6

Kısaca Görüşüm

Türkiye’nin geçirdiği dönüşümlere tanık olmak isteyen, nitelikli anlatı seven herkesin mutlaka okuması gereken bir Orhan Kemal yapıtı.

Yorum Yaz